Türkiye'nin dinamik ve karmaşık çalışma hayatı, işçi ile işveren arasında çeşitli hukuki uyuşmazlıkların doğmasına zemin hazırlamaktadır. Kıdem tazminatından işe iade taleplerine, fazla mesai alacaklarından iş kazası sonucu doğan tazminatlara kadar geniş bir yelpazeye yayılan bu anlaşmazlıkların adil, hızlı ve etkin bir şekilde çözüme kavuşturulması, toplumsal barış ve adalet duygusu için hayati önem taşır. İşte bu noktada, Türk hukuk sisteminin en önemli özel mahkemelerinden biri olan İş Mahkemesi devreye girer.
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu ile görev ve yetkileri net bir şekilde çizilen bu mahkemeler, sadece iş hukukundan kaynaklanan davalara bakmakla görevli birer ihtisas mahkemesidir. Bu uzmanlaşma, hakimlerin iş hukukunun kendine özgü ilkelerine (örneğin, işçinin korunması ilkesi) daha derinlemesine vakıf olmasını ve daha isabetli kararlar vermesini sağlar.
Bu kapsamlı rehberde, İş Mahkemesi'nin ne olduğunu, hukuki statüsünü, hangi davalara baktığını, dava açmadan önce geçilmesi zorunlu olan arabuluculuk sürecini, yargılama usulünün özelliklerini, yetki kurallarını ve mahkeme kararlarına karşı başvurulabilecek kanun yollarını tüm detaylarıyla ele alacağız. Amacımız, işçi ve işverenlerin haklarını arama sürecinde karşılaşacakları adımları net bir şekilde aydınlatmaktır.
1. İş Mahkemesi Nedir? Hukuki Niteliği ve Yeri
İş Mahkemesi, en basit tanımıyla, iş hukukundan doğan uyuşmazlıkları çözmekle görevli bir ilk derece özel hukuk mahkemesidir. "Özel mahkeme" statüsü, onu genel görevli mahkemeler olan Asliye Hukuk Mahkemesi ve Sulh Hukuk Mahkemesi'nden ayırır.
Türk Medeni Yargılama Hukuku'nda mahkemelerin görevi, kanunla belirlenir. Genel kural, özel bir kanun hükmü ile başka bir mahkemenin görevlendirilmediği tüm dava ve işlerin Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülmesidir. Ancak kanun koyucu, belirli alanlardaki uyuşmazlıkların özel bilgi ve uzmanlık gerektirdiğini öngörerek ihtisas mahkemeleri kurmuştur. Tüketici Mahkemesi, Aile Mahkemesi, Asliye Ticaret Mahkemesi gibi İş Mahkemesi de bu özel mahkemelerden biridir.
Neden Özel Mahkeme?
İş hukukunun kendine has dinamikleri vardır:
- İşçinin Korunması İlkesi: İşçi, ekonomik ve sosyal olarak işverene karşı daha zayıf konumdadır. İş hukuku ve dolayısıyla İş Mahkemeleri, bu dengeyi sağlamak amacıyla işçi lehine yorum ilkesini benimser.
- Dinamik Mevzuat: Sosyal güvenlik ve iş hukuku mevzuatı sürekli güncellenir. Bu alanda uzmanlaşmış hakimler, mevzuattaki değişiklikleri daha yakından takip eder.
- Hız ve Etkinlik: İşçinin ücret gibi temel geçim kaynaklarına ilişkin davaların sürüncemede kalmaması gerekir. Bu nedenle İş Mahkemeleri, daha hızlı bir yargılama usulü olan "basit yargılama usulünü" benimsemiştir.
İş Mahkemesi'nin varlık sebebi, iş ilişkisinden kaynaklanan ve genellikle tarafların sosyal ve ekonomik hayatlarını derinden etkileyen uyuşmazlıkların, konunun uzmanı olan hakimler tarafından, seri ve adil bir şekilde karara bağlanmasıdır.
2. İş Mahkemesinin Kapsamlı Görev Alanı: Hangi Davalara Bakar?
7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu'nun 5. maddesi, bu mahkemelerin görev alanını net bir şekilde tanımlamıştır. Bu görevleri ana başlıklar altında detaylandırabiliriz:
A. İşçi Alacakları ve Tazminat Davaları
Bu kategori, iş davalarının en yaygın türünü oluşturur. İş sözleşmesinin sona ermesinden veya devamı sırasındaki uygulamalardan kaynaklanan parasal talepler bu başlık altında toplanır.
- Kıdem Tazminatı Davası: İşçinin en temel haklarından biridir. İş Kanunu'nda belirtilen koşulların (en az 1 yıl çalışma, kanunda sayılan haklı nedenlerle fesih vb.) oluşması halinde, her bir hizmet yılı için 30 günlük brüt ücret tutarında kıdem tazminatı talep edilebilir. İşverenin bu tazminatı ödememesi durumunda açılacak dava İş Mahkemesi'nde görülür.
- İhbar Tazminatı Davası: Belirsiz süreli iş sözleşmesini bildirim sürelerine uymadan fesheden tarafın (işçi veya işveren), diğer tarafa ödemekle yükümlü olduğu tazminattır. İşçinin çalışma süresine göre 2 ila 8 hafta arasında değişen bu sürelere uymayan işveren aleyhine açılan davalar İş Mahkemesi'nin görevidir.
- Kötü Niyet Tazminatı Davası: İş güvencesi kapsamında olmayan bir işçinin iş sözleşmesinin, işveren tarafından kötü niyetle (örneğin, işçinin sendikaya üye olması veya işvereni şikayet etmesi nedeniyle) feshedilmesi durumunda, ihbar tazminatının üç katı tutarında talep edilebilen bir tazminattır.
- Ücret Alacağı ve Diğer Yan Haklar: İşçinin ödenmeyen maaşı, fazla mesai ücretleri, hafta tatili ücreti, ulusal bayram ve genel tatil (UBGT) ücretleri, prim, ikramiye gibi her türlü ücret ve ücret eki alacaklar için açılan davalar İş Mahkemesi'nin görev alanındadır.
- Yıllık Ücretli İzin Alacağı Davası: İş Kanunu'na göre hak ettiği yıllık izinleri kullanmayan veya eksik kullanan işçinin, iş sözleşmesi sona erdiğinde kullanmadığı izin sürelerine ait ücretini talep ettiği davalardır.
B. İşe İade Davaları
İş güvencesi hükümlerinden yararlanan (aynı işverene bağlı işyerinde en az 30 işçi çalışması, işçinin en az 6 ay kıdemi olması ve belirsiz süreli iş sözleşmesiyle çalışması gibi şartları taşıyan) bir işçinin iş sözleşmesi, işveren tarafından geçerli bir sebep gösterilmeden feshedilirse, işçi feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesi için İş Mahkemesi'nde dava açabilir. Bu dava, feshin tebliğinden itibaren 1 ay içinde açılmalıdır ve zorunlu arabuluculuk kapsamındadır.
C. İş Kazası ve Meslek Hastalığından Doğan Tazminat Davaları
Çalışma hayatının en trajik olaylarından olan iş kazaları ve meslek hastalıkları sonucunda işçinin veya vefatı halinde hak sahiplerinin (destekten yoksun kalanların) talep edebileceği tazminat davaları da İş Mahkemesi'nde görülür. Bu davalar, zorunlu arabuluculuk kapsamında değildir.
- Maddi Tazminat: İş kazası sonucu bedensel zarara uğrayan işçinin tedavi giderleri, çalışma gücü kaybı nedeniyle uğradığı ve uğrayacağı kazanç kayıpları (kalıcı veya geçici iş göremezlik tazminatı) ve ekonomik geleceğinin sarsılmasından doğan zararları kapsar.
- Manevi Tazminat: İşçinin veya vefatı halinde yakınlarının, olay nedeniyle yaşadığı elem, acı ve ıstırabı bir nebze olsun dindirmek amacıyla talep edilen tazminattır.
D. Tespit Davaları
Bir hukuki ilişkinin varlığının veya yokluğunun belirlenmesi amacıyla açılan davalardır. İş hukukunda en sık karşılaşılan tespit davaları şunlardır:
- Hizmet Tespiti Davası: Sigortasız çalıştırılan veya sigorta primleri gerçek ücreti üzerinden yatırılmayan işçinin, fiili çalışma günlerinin ve gerçek ücretinin Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) nezdinde tespit edilmesi için açtığı davadır. Bu dava, emeklilik hakları açısından kritik öneme sahiptir.
- İş Kazasının Tespiti Davası: SGK tarafından iş kazası olarak kabul edilmeyen bir olayın, mahkeme kararıyla iş kazası olduğunun tespit edilmesi için açılır. Bu tespit, tazminat davası açılabilmesi için bir ön koşuldur.
- Diğer Tespit Davaları: Emekliliğe veya yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti, maluliyet oranının tespiti gibi davalar da İş Mahkemesi'nde görülür.
E. Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) ve Türkiye İş Kurumu (İŞKUR) ile İlgili Uyuşmazlıklar
SGK veya İŞKUR'un taraf olduğu, iş ve sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan uyuşmazlıkların çözüm yeri de İş Mahkemesi'dir. Örneğin, SGK'nın prim borcu tahsili için yaptığı işlemlere karşı açılan menfi tespit veya istirdat davaları bu kapsama girer. Ancak, SGK tarafından kesilen idari para cezalarına karşı yapılan itirazlar bu kuralın istisnasıdır ve İdare Mahkemesi'nde görülür.
3. Dava Sürecinin İlk ve Zorunlu Adımı: Arabuluculuk
7036 sayılı Kanun ile Türk iş hukukuna getirilen en önemli yeniliklerden biri "dava şartı olarak zorunlu arabuluculuk"tur. Bu düzenlemenin amacı, mahkemelerin iş yükünü hafifletmek ve tarafların kendi çözümlerini üreterek daha hızlı ve barışçıl bir sonuca ulaşmalarını sağlamaktır.
Hangi Davalarda Arabuluculuk Zorunludur?
- Kıdem, ihbar, kötü niyet tazminatları gibi bireysel işçilik alacakları ve tazminatları.
- Ücret, fazla mesai, yıllık izin ücreti gibi her türlü işçilik alacağı.
- İşe iade talebiyle açılacak davalar.
Hangi Davalarda Arabuluculuk Zorunlu Değildir?
- İş kazası veya meslek hastalığından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat davaları.
- Hizmet tespiti gibi her türlü tespit davası.
- SGK'nın rücu davaları gibi sosyal güvenlik mevzuatından kaynaklanan bazı davalar.
Arabuluculuk Süreci Nasıl İşler?
- Başvuru: Davacı taraf, yetkili mahkemenin bulunduğu yerdeki Adliye Arabuluculuk Bürosu'na başvurur.
- Arabulucu Atanması: Büro, sicile kayıtlı arabulucular arasından birini görevlendirir.
- Görüşmeler: Arabulucu, tarafları bir araya getirerek veya ayrı ayrı görüşerek bir anlaşma zemini arar. Süreç gizlidir.
- Sonuç:
- Anlaşma: Taraflar anlaşırlarsa, anlaşılan hususlar bir "anlaşma tutanağı" ile kayıt altına alınır. Bu belge, mahkeme ilamı (kararı) niteliğindedir ve doğrudan icra edilebilir.
- Anlaşamama: Taraflar anlaşamazlarsa, arabulucu "son tutanak" düzenler. Davacı, bu tutanağın aslını veya arabulucu tarafından onaylanmış bir örneğini dava dilekçesine ekleyerek İş Mahkemesi'nde dava açabilir.
Dikkat: Zorunlu arabuluculuğa başvurmadan doğrudan İş Mahkemesi'nde açılan dava, başka bir inceleme yapılmaksızın "dava şartı yokluğu" nedeniyle usulden reddedilir.
4. İş Mahkemelerinde Yargılama Usulü: Hız ve Etkinlik
İş Mahkemeleri'nde, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nda (HMK) düzenlenen "basit yargılama usulü" uygulanır. Bu usul, genel mahkemelerdeki yazılı yargılama usulüne göre daha seri ve basittir.
Basit Yargılama Usulünün Temel Özellikleri:
- Sınırlı Dilekçe Teatisi: Taraflar yalnızca dava dilekçesi ve cevap dilekçesi sunabilirler. Cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi (replek ve düplek) verilemez. Bu, davanın başlangıcının uzamasını engeller.
- Kısa Cevap Süresi: Davalı, dava dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevap dilekçesini sunmak zorundadır.
- Delillerin Başta Sunulması: Taraflar, dava ve cevap dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini bildirmek, ellerindeki belgeleri eklemek ve başka yerden getirilecek dosyalar için gerekli bilgileri vermek zorundadır.
- İddia ve Savunmanın Genişletilmesi Yasağı: Bu yasak, dava dilekçesinin verilmesiyle iddia için, cevap dilekçesinin verilmesiyle de savunma için başlar. Taraflar, kural olarak dilekçelerinde belirtmedikleri yeni vakıaları ileri süremezler.
- Tek Duruşma Hedefi: Kanun, dosyanın tek bir duruşmada tamamlanmasını hedefler. Mahkeme, ön inceleme ve tahkikat duruşmalarını birlikte yapabilir ve tarafları duruşmaya davet ederken, duruşmada sonuçlanması muhtemel olan konuları bildirir.
Bu usul sayesinde, iş davalarının yıllarca sürmesinin önüne geçilerek, tarafların, özellikle de geçimini maaşına bağlamış olan işçinin, haklarına daha çabuk kavuşması amaçlanmıştır.
5. Yetkili İş Mahkemesinin Belirlenmesi: Dava Nerede Açılmalı?
Davanın doğru mahkemede açılması, usuli bir zorunluluktur. Yetkisiz mahkemede açılan dava, davalının itirazı üzerine reddedilir. İş Mahkemeleri Kanunu'nun 6. maddesi, yetki kurallarını netleştirmiştir:
- Genel Yetki Kuralı: Davalı gerçek veya tüzel kişinin, davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. (Örn: İşverenin şirket merkezinin bulunduğu yer.)
- Özel Yetki Kuralı: İşin veya işlemin yapıldığı yer mahkemesi de yetkilidir. (Örn: İşçinin fiilen çalıştığı fabrika, şantiye veya ofisin bulunduğu yer.)
Bu iki seçenek, davacıya bir seçim hakkı tanır. Davacı, kendisine en uygun olan mahkemede davasını açabilir.
Özel Durumlar:
- Birden Fazla Davalı Olması: Davalılar birden fazla ise, bunlardan herhangi birinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkili olur.
- İş Kazası Davalarında Yetki: İş kazasından doğan tazminat davalarında, yukarıdaki kurallara ek olarak, iş kazasının meydana geldiği yer veya zarar gören işçinin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir. Bu, özellikle işçiye daha fazla kolaylık sağlayan bir düzenlemedir.
- Geçersiz Yetki Sözleşmeleri: İş sözleşmelerine konulan ve bu kanuni yetki kurallarını değiştiren veya kaldıran "yetki sözleşmeleri" geçersizdir. İşveren, işçiyi belirli bir mahkemede dava açmaya zorlayamaz.
6. Mahkeme Kararı ve Sonrası: Kanun Yolları (İtiraz Süreçleri)
İş Mahkemesi tarafından verilen kararın hatalı veya hukuka aykırı olduğunu düşünen taraf, bu karara karşı üst mahkemelere başvurabilir. Bu süreç "kanun yolları" olarak adlandırılır ve istinaf ile temyiz aşamalarından oluşur.
A. Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı
Mahkeme, davaya bakmanın kendi görevine veya yetkisine girmediği kanısına varırsa, "görevsizlik" veya "yetkisizlik" kararı verir. Bu durumda dosya kendiliğinden görevli/yetkili mahkemeye gitmez. Taraflardan birinin, kararın kesinleşmesinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak dosyanın ilgili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Bu süre kaçırılırsa, dava açılmamış sayılır.
B. İstinaf Yolu (Bölge Adliye Mahkemesi)
İstinaf, ilk derece mahkemesi kararının hem maddi vakıalar (olayların doğruluğu) hem de hukuki açıdan (kanunun doğru uygulanıp uygulanmadığı) bir üst mahkeme olan Bölge Adliye Mahkemesi tarafından yeniden incelenmesidir.
- Başvuru Süresi: Kararın taraflara tebliğinden itibaren 2 haftadır.
- Parasal Sınır: 2025 yılı için, miktar veya değeri 40.000 TL'yi geçmeyen davalarda verilen kararlar kesindir, bu kararlara karşı istinaf yoluna başvurulamaz.
- Süreç: İstinaf başvurusu, kararı veren İş Mahkemesi'ne bir dilekçe ile yapılır. Bölge Adliye Mahkemesi, dosyayı inceleyerek ilk derece mahkemesinin kararını onayabilir, kaldırıp yeniden karar verebilir veya eksikliklerin giderilmesi için dosyayı geri gönderebilir.
C. Temyiz Yolu (Yargıtay)
Temyiz, Bölge Adliye Mahkemesi'nin (istinaf mahkemesi) verdiği kararların sadece hukuka uygunluk açısından denetlendiği en üst kanun yoludur. Yargıtay, olayların nasıl gerçekleştiğini değil, istinaf mahkemesinin kanunu doğru yorumlayıp yorumlamadığını inceler.
- Başvuru Süresi: İstinaf kararının tebliğinden itibaren 2 haftadır.
- Parasal Sınır: 2025 yılı için, miktar veya değeri 544.000 TL'yi aşmayan istinaf mahkemesi kararları kesindir, bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulamaz.
- Süreç: Yargıtay, istinaf kararını onar veya bozar. Bozma kararı verilirse, dosya genellikle kararı veren Bölge Adliye Mahkemesi'ne geri gönderilir.
7. İş Davalarında Avukatın Rolü ve Önemi
İş hukuku davaları, teknik detaylar, sıkı usul kuralları ve hak düşürücü süreler içeren karmaşık süreçlerdir. Teorik olarak bir avukatla temsil zorunluluğu olmasa da, hak kaybı yaşamamak adına profesyonel hukuki destek almak kritik öneme sahiptir.
- Doğru Talep ve Hesaplama: Kıdem, ihbar, fazla mesai gibi alacakların doğru hesaplanması uzmanlık gerektirir. Eksik veya yanlış talep, hak kaybına yol açar.
- Usul Hukukuna Hakimiyet: Dava dilekçesinin hazırlanması, delillerin sunulması, sürelere riayet edilmesi gibi usuli işlemlerin hatasız yapılması davanın seyri için hayatidir.
- Arabuluculukta Etkin Temsil: Bir avukat, arabuluculuk görüşmelerinde müvekkilinin haklarını en iyi şekilde savunarak adil bir anlaşmaya varılmasına yardımcı olabilir.
- Stratejik Dava Yönetimi: Hangi delillerin ne zaman sunulacağı, tanıkların nasıl yönlendirileceği gibi konularda doğru stratejiyi belirler.
Sonuç: Hak Arama Yolunda Bilinçli Adımlar
İş Mahkemesi, çalışma hayatında adaletin tecellisi için kurulmuş temel bir yapıdır. İşçi ve işverenlerin bu mahkemenin işleyişini, görevlerini ve dava süreçlerini bilmesi, haklarını daha etkin bir şekilde aramalarına olanak tanır. Zorunlu arabuluculuktan basit yargılama usulüne, yetki kurallarından kanun yollarına kadar her aşama, hak kayıplarını önlemek ve adil bir sonuca ulaşmak için dikkatle yönetilmelidir. Karmaşık ve teknik detaylar içeren bu süreçte, bir iş hukuku uzmanından (avukat) destek almak, adalete giden yolda atılacak en sağlam adım olacaktır.
The content of this article is intended to provide a general guide to the subject matter. Specialist advice should be sought about your specific circumstances.